Antalya'da "Bilginin Eyleme Dönüşümü" Semineri
Özgür-Der Antalya Temsilciliğince düzenlenen Çarşamba Derslerinin bu haftaki konuğu Isparta İlkeli Gençlik ve Çocuk Derneği'nden (İlkder) Yasin Akkaya oldu.
"Bilginin Eyleme Dönüşümü" başlıklı sunumda öncelikle bilgi kavramı ve bu kavramın islami literatürdeki karşılığı olan el-ilm kelimesi üzerinde duruldu. Sonrasında Kur'an-ın ifadesiyle bilginin kaynağını ilahi vahiyden aldığı, dolayısıyla bizzat Allah tarafindan öğretilmiş bir argüman olduğu Bakara suresi 31 ve 32. Ayetlerinde buna işaret ettiği ifade edildi.
"Allah Âdem'e bütün isimleri, öğretti. Sonra onları önce meleklere arzedip: Eğer siz sözünüzde sadık iseniz, şunların isimlerini bana bildirin, dedi. Melekler: Yâ Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alîm ve hakîm olan ancak sensin, dediler." (Bakara 31 ve 32)
Daha sonrada bilginin eyleme dönüşüm süreci ile ilgili aktarımlarda bulunuldu.
Sunumdan notlar,
-Bilgi içinde un olan çuvallar gibidir. Binlerce çuvalın bir mekanda yığılı halde durmasının hiçbir anlamı yoktur. Bilakis siz çuvalları yığmaya devam ettikçe; 1-Mekan yetersizliği ile karşılaşırsınız, 2- Fazla yığıntıdan dolayı içlerinde deforme olmuş, işlerliğini kaybetmiş olanları da farkedemez, ayıklayamazsınız.
-İslam dünyasındaki metinlerin Türkçeye çevrilmesi ile birlikte yoğun bir okuma olmuş, bu yoğun okuma faaliyetinden dolayı bilgi yığıldıkça yığılmıştır. Ancak bilgi evrelerini tamamlayarak pratik bir forma yani eyleme dönüşmediği için Türkiye toplumunda topyekun ve süreğen bir hareket oluşamamıştır.
- Kur'an-ı Kerimde yer alan her ayetin bizdeki etkisi ve bizim bu etkiye tepkimiz aynı düzeyde değildir.
Fesalli Rabbike Venhar (Kevser Suresi), La Tegrabüzzina (İsra 32), Gum Feenzir (Müddesir 2), Bu üç ayetin pratiğe dönüşümü/uygulanabilirliği baştan sona doğru en alt seviyeye inmekte hatta son ayet için herhangi bir eylem belirtisi dahi olmamaktadır. Buradaki neden, ayetlerdeki emirlerin (baştan sona doğru) vahiy merkezli olmaktan ziyade toplumsal bir alışkanlık olarak algılanıp, bu alışkanlığın sonucu olarak pratiğe yansıyor olması, Kadın erkek iç içe yaşam tarzının yaygınlaşması,güzele bakmak sevaptır gibi kültüre ait söylemler, son ayet/emir içinse hitabın asli bir görev olarak görülmemesi, sorumluluğun başkalarına aktarılması.
- Kafamızda yer alan göz ve kulak gibi duyu organları sadece bilginin beyne aktarılmasından sorumludur. Beyinde yer alan bilgiler her hangi bir müdahale olmazsa orada bir yığın olarak kalmaya mahkum edilirler. Bilginin pratiğe dönüştürülmesinde kullanılan araç kalptir.
"Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur.(Hacc 46)
Kalbin lokomotifi de tefekkürdür. Yiyeceklerin midede çeşitli işlemlerden geçerek sindirilmeye hazır hale gelmesi gibi, tefekkürde bilgiyi sindirilmeye hazır bir hale sokarak, onun eyleme/amele dönüşmesini gerçekleştirmektedir.
-Bir köşe yazarı tefekkür çarkından geçirilmeden yığınlara hapsedilen bilgiyi şu şekilde örneklendirmektedir. "Ördek başından su döker gibi bizde başımızdan üzerimize ilim döküyoruz, ama duygularımız ıslanmıyor."
-Tefekküre yardımcı bir araçta duygusallıktır. Bilginin yegane sahibi Allah ile aramızda duygusal bir bağ geliştirememişsek (bunun zirve noktası haşyettir) bilgi bizde istenilen değerde karşılık bulmayacaktır. Haşyet öyle bir şeydir ki, sapa sağlam bir kaya parçasını yerinden söker atar.
"Bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah'a olanhaşyetinden yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir." (Bakara 74)
Son olarak bilginin/vahyin eyleme dönüşmesindeki engeller sıralanarak sunum sona erdi.
Nefis: Allah bir çok ayetinde nefsin (Yusuf 53, Maide 80, Furkan 43 vb. ayetler) insandaki olumsuz rolüne değinmiş, nefsi kötülüğün kaynağı olarak ifade etmiştir. Dolayısıyla insan nefsini dizginlemeden bilgisini amele dönüştüremez.
Kuruntu: İnsan çeşitli vehimlerinden dolayı vahiy bilgisine dair kitabi bilgileri hıfzetmekle kurtuluşa ereceğini, sorumluluktan kurtulacağını sanır.
Öteleme/Erteleme Hastalığı: Bu maddenin toplumsal sloganı " herşeyin bir zamanı vardır" ifadesidir. İslam dünyasındaki zulümlerin yaygınlaşmasını ve artmasının en büyük sebebi erteleye erteleye biriktirdiğimiz ve bu durumdan da hiç rahatsız olmadığımız sorumluluklarımızdan dolayıdır.
Bilginin/vahyin içeriğindeki malumatı yeterince kavrayamamak: Ayetleri okudukça düz bir yazının cümleleri gibi algılamaya başlıyoruz.
Vayhi herhangi bir bilgi gibi görmek: Kur''anın ayetlerini herhangi bir bilgi kırıntısı olarak görmemizden dolayı Rabbim bu ifadesi/emri ile ne yapmamızı istiyor'un cevabını bir türlü arama gayretine girmiyoruz, giremiyoruz.