Antalya Özgür-Der: Direniş Kazanacak
Özgür-Der Antalya temsilciliği tarafından ayda bir gerçekleştirilen basın açıklamasında bu hafta diktatörlere karşı gerçekleştirilen isyanlar ile and dayatması oldu.
Basın açıklamasının tam metni:
Basın açıklamasının tam metni:
Zalimlere karşı dik duran, mazlumdan yana tavır takınan, hak, adalet, tevhid ve özgürlükten yana olan bizlerden desteklerini esirgemeyen sevgili dostlarımız, değerli basın mensupları!
Antalya Özgür-Der adına hoş geldiniz diyor selamlarımızı sunuyoruz.
İnsanlığın onur ve haysiyetini ayaklar altına alan zalimlerin, zulüm ve baskıyla ayakta kalmaya çalışanların boşuna bir çaba içinde olduklarını hatırlatmak istiyoruz. Yıllara dayanan insanlık dışı baskı ve zulümle ayakta kalmaya çalışan totaliter, baskıcı düzenler tek tek yıkılıyor. Halklarına; işkence, eziyet ve acı çektirmekten zevk duyan, toprak zenginliklerini ABD ve batı emperyalizmine peşkeş çeken liderlerin akıbetleri insanlık için ibret vericidir. Ortadoğu'daki halk devrimleri; zulümle ayakta kalmaya çalışan, halkının insani taleplerini dikkate almayan, haksızlık ve adaletsizlikte sınır tanımayan Tunus ve Mısır diktatörleri gibi; Libya, Yemen, Suriye ve Bahreyn liderleri de yıkılmaya mahkumdur. Tunus'ta ve Mısır'da yıllardır insanlıktan nasibini almamış, acımasızca zulüm ve baskı uygulayanların halklarının direnmesi sonucu çözümü kaçmakta bulmaları, direnmenin gerekliliğini bir kez daha mazlumlara göstermiştir. Tunus ve Mısırdaki Halk Devrimleri, baskı altında olan diğer halkların direnmelerinin önünü açmaya örneklik teşkil etmiştir. Bu ülkelerde zulme ve zalime karşı ayaklanan sivil ve silahsız halkların acımasızca katledilmesi, gözü dönmüş diktatörlerin acımasız, insafsız ve kana susamış vampirlerin gerçek yüzünün ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bizler müslüman olarak, kana susamış bu vahşet simsarlarını lanetliyor, direnen halkların yanında olduğumuzu bir kez daha bütün insanlığa ilan ediyoruz. Kendi halkına karşı silah kullanarak katliamlara imza atan Libya ve Suriye liderlerinin halkın taleplerine cevap vermesini ve katliamları durdurmasını istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin de bu katliamlara dur demesini, Libya ve Suriye ile ilişkilerini gözden geçirmesini talep ediyoruz.
Siyonist İsrail çetesi; son günlerde Gazze ve Filistin'deki katliamlarına hız vermiştir. Gazze'den her gün yeni bir katliam haberi gelmektedir. ABD ve Batı'nın Libya'ya yaptıkları müdahaleyi, Siyonist çete İsrail'e yapmamaları; çifte standart, ahlaki yoksunluk, ikiyüzlülük ve menfaatperestliktir. Emperyalist ABD ve Batının bu ikiyüzlülüğünü şiddetle lanetliyor ve Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Ortadoğu'da bu zulüm ve katliamlar yaşanırken Türkiye'de de müslümanlara yapılan zulüm ve baskılar, özellikle de başörtüsü zulmü bütün şiddetiyle devam etmektedir. Başörtülü oldukları için sınav engeliyle karşılaşan, hakarete ve baskıya uğrayan, ayrımcılığa maruz kalan kardeşlerimiz her gün yeni bir olayla karşılaşıyor. Bolu'da; Köroğlu Devlet Hastanesinde Çalışan Dahiliye Uzmanı Dr. Zeliha Asiltürk başörtülü olduğu için görevden uzaklaştırılmasını şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Yıllarını vererek elde ettiği mesleğini hiç gözünü kırpmadan feda etmesi onurlu bir davranıştır. Bolu İl Sağlık müdürü ve Hastane başhekiminin yaptıkları bu insanlık dışı muameleden dolayı hesap vermeleri gerektiğine ve yaptıkları bu zulümle anılacaklarına inanıyoruz. Çocuklarımızın Ruhsal ve Psikolojik durumlarını alt üst eden mevcut sınav sisteminin oluşturduğu travma yetmiyormuş gibi 27 Mart'ta yapılan YGS'de başörtülü oldukları için sınava alınmayan, sınavdan çıkarılan, tutanak tutularak başörtülü öğrencilere yapılan psikolojik baskı kabul edilemez nitelikte bir çirkinliktir. Dün yapılan Açık Öğretim Lisesi Sınavında da benzer haksızlık ve çirkinlikler devam etmiştir. YÖK'ün; Sınavlarda Başörtüsü yasağı olmadığını açıklamasına rağmen bazı işgüzarların böylesine keyfi uygulamalara fütursuzca başvurmaları çirkeflikten başka bir şey değildir.
Genel seçimlerin gündemi meşgul ettiği bugünlerde Başörtülü milletvekili olsun mu olmasın mı tartışması tam anlamıyla ilkelliktir ve insan haklarına aykırı gereksiz bir tartışmadır. Toplumun büyük bir kısmını oluşturan başörtülü insanların, kendileri gibi örtünen başörtülü Milletvekillerinin meclise girmelerini istemeleri son derece insani bir beklentidir. Siyasi Partilerin başörtülü milletvekilleri adayı göstermek istemeyişleri, Laik Kemalist hegemonyanın ve askeri rejim sevdalılarının siyasi parti yöneticilerinin yüreklerine ne denli korku saldıklarının göstergesidir. Başörtülü Milletvekili adayı göstermeyi istememe, tavrı başta oy kullanan halk kitlelerine hakaret ve yok sayma yaklaşımıdır. Bütün siyasi partiler, bu ilkel ve insanlık dışı hukuksuzluktan vazgeçmelidirler.
Halkın cami ve okullarını bombalayarak darbeye zemin oluşturma niyetiyle; ibadet eden cemaati ve okuyan küçük çocukları katletmeyi göze alacak kadar gözü dönmüş, Ergenekon ve Balyoz davaları kapsamında yargılanan sanıkların Meclise taşınarak yargılanmaktan kurtulmalarının önünü açmak isteyenleri uyarıyoruz. İnsanların ölümleri üzerine plan kuranların, değil meclise, sokağa bile çıkma hakları olmamalıdır. Bazı siyasi partilerin bu tür girişimleri halka saygısızlık ve zulümdür.
Diyarbakır Barosu Avukatı Mehmet Rauf Çiçek'in, her gün okullarda okutulan "andımız" için oğlu Muhammet Çiçek adına yaptığı iptal başvurusu, hukuksuz kararlara imza atmaya alışkın olduğumuz Danıştay 8. dairesinin bu başvuruyu reddetmesi, çocukların resmi ideolojinin amentüsü ile robotlaştırılarak, tek tip, tek ırk anlayışıyla yetiştirilmek istenmesinin açık bir örneğidir. Türk etnik kimliğinin yanı sıra 30'u aşkın etnik kimlik barındıran, çok kimlikli ve çok kültürlü bir ülkede yaşadığımızı Danıştay 8. Dairesi göz ardı etmiştir. Türk'ün dışında kalan etnik unsurların varlıklarını Türk varlığına armağan etmelerinin küçücük beyinlerden istenmesi; zorlamadır, haksızlıktır ve insanlık dışıdır. Küçücük çocuklara her gün okutulan ant, insan haklarına, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Anayasa'nın sosyal devlet ve hukuk devleti olmayı düzenleyen hükümlerine aykırıdır. Bunun için Anayasa maddesinin arkasına sığınmak yanlıştır. Durum böyleyken, hukukla uğraşanların hala bu tür kararlar vermesini yadırgıyoruz.
Şirkin yerine Tevhidi, İfsadın yerine Islahı, Zulmün yerine Adaleti ve Esaretin yerine Özgürlüğü ikame edene dek, direnerek halka öncüler olmak Müslümanların en önemli sorumluluklarındandır.
Mayıs ayındaki basın açıklamamızda, burada buluşmak üzere Allah'a emanet olun.