''Modernitenin Kurumları ve Ulus Devlet''
Akhisar Özgür-Der Temsilciliğinde düzenlenen seminer programlarında ''Modernitenin Kurumları ve Ulus Devlet '' başlıklı konuyu Ünal Öz sundu.
Abdulkadir Mola'nın şehadeti dolayısıyla Cemaati İslami ve Bangladeş hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra Öz konu hakkında özetle şunları anlattı:
Modernitenin en temel kurumları şunlardır:
1.Sömürgecilik
2.Kapitalizm, liberalizm
3.Teknoloji ve Sanayi
4.Modern Kentler, Metropoller
5.Ulus Devlet
6.insan Hakları, Demokrasi, Serbest Piyasa Ekonomisi
1.Sömürgecilik
Sömürgecilik 15. yüzyıl sonlarından itibaren çeşitli Avrupa ülkelerinin dünyanın geniş alanlarını keşif, işgal, ilhak ve iskan etmeleriyle ortaya çıkan siyasi ve ekonomik bir olgudur.
Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına el, iş gücüne, pazarlarına el koyar ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyo-kültürel, dini değerlerine baskı uygularlar. Sömürgecilik ile emperyalizm kimi zaman birbirleri yerine kullanılan terimler olmakla birlikte emperyalizm, şekli olduğu kadar şekli olmayan alanlarda da kontrolün hakim gücün elinde bulunduğunu durumlarda kullanılmaktadır. Sömürgecilik terimi aynı zamanda bu sistemi meşrulaştırmak veya yaymak için kullanılan bir dizi inanca da işaret etmektedir, zira Sömürgeciler kendilerinin sömürdükleri insanlardan daha üstün olduklarına inanırlar. Sömürdükleri insanları gelişmemiş toplumlardan seçerler. Dünya bu sömürgecileri, gelişmemiş toplumları refaha kavuşturmak ve gelişmelerinde katkıda bulunmak amacıyla baskı altında tuttukları şeklinde algılar veya algılanması sağlanır. Bir bakıma iyimserlik havası estirilir.
Sözde bilimsel teorilerle de desteklenmeye çalışılan bu tip inançlar daha çok 19.yüzyılda Avrupa'da yayılmış ve Avrupalıların tüm dünyada sömürgeci güç olarak yayılmasının da sözde meşru dayanağı olmuştur. 18. yüzyılda başlayan sanayi inkılabının ardından 19. yüzyılda sanayileşmede ki gelişmeler neticesinde buhar makinelerinin kara ve deniz ulaşımında kullanılması yeni uluslar ve kıtalararası ekonomik ve ticari münasebetleri geliştirdi.19 yüzyılda tamamıyla sanayileşen İngilizler, diğer ülkelerle ekonomik bağlarını güçlendirdiler. Avrupa da ki diğer devletlerde İngilizlerin takip ettiği yolu izlemeye başladılar. Tarihte sömürge kurmak, büyük toprak kazanmak, büyük devlet olmak için gerekli sayılmaktaydı. Sömürgecilik bazen dini sebeplere dayanarak da olmuştur. Osmanlı devleti de din faktörüyle yayılmaya çalıştığı zaman başka devletlerle çatışma haline gelmiş ve askeri bakımdan önem kazanmıştır. Bunun için sömürgecilik hareketleri bazen askeri ve stratejik sebeplere de dayanmaktadır.
2.Kapitalizm
Kapitalizm, feodalizmin yıkılması ile başlar. Feodalizm ya da feodal düzen, sosyal ekonomik anlamında, halkın toprakları elinde tutan küçük bir azınlığa her bakımdan bağlı ve bağımlı olması durumudur. Bu düzen XV. Yüzyıldan başlayarak ulus olayının doğması, merkezi otoritelerin kurulması, ticaretin genişlemesi ve paranın rolünün büyük bir ölçüde artması ile yıkılmaya, çökmeye başlamıştır. Bu yeni oluşumun önemli bir yanı da bundan böyle emek gücünün satın alınması ve bir işçi sınıfının doğmaya başlamasıdır. Para ekonomisi ve ticaret, kapitalizmin başlangıcı olmuştur. Şu halde kapitalizm bir ekonomik düzenin adıdır. Bu düzen içinde üretim malları genel olarak bireylerin elindedir. Devletin elinde değildir. Üretim kar elde etmek için yapılır.
Kapitalizm üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bu araçların onlara sahip olmayan özel mülkiyetine ve bu araçların onlara sahip olmayan emekçiler tarafından işletilmesine dayanan bir insan toplumun hukuksal statüsüdür. Özel girişim ve piyasa serbestliğine dayanan bir üretim sistemi olan kapitalizm, esas olarak büyük çapta gelişmiş teknik sermayeye ve mali sermayenin egemenliğine dayanan iktisadi bir istemdir.
Bütün ekonomik ve sosyal düzenler belli bir düşünce ortamı içinde oluşur ve gelişirler. Şu halde liberalizmin kapitalist düzene yön vermiş olması bir rastlantının ürünü değildir. Hemen hemen aynı zamanlarda doğmuş olan liberalizm ve kapitalizm birbirini tamamlamıştır. Liberalizm kapitalist düzenin düşünce ortamını oluşturmuştur. Böylece başlangıcında kapitalist düzenin liberalliği ağır basmış ve bütün XIX. yüzyıl liberal kapitalist düzenin gelişmelerine alan olmuştur. Bu gelişme ekonomik ve toplumsal alanda tam bir özgürlük içinde yürümüş, serbest girişim ve kişisel çıkar hareketlerini destekleyen yeni makineler ve teknik, ekonomik ve toplumsal alanlarda birbirleriyle bağdaşması güç sorunlar yaratmıştır. Toplumların kalabalık ve yalnız ücret gelirleri ile geçinmek durumunda olan kesimleri, çoğu zaman en sade ve temel gereksinimlerini tatmin edememenin, doyuramamanın acı ve yoğun sıkıntılarını yaşamışlardır. Bu düzen maddi alanda büyük başarılar sağlanmış olmakla birlikte, yaratılmakta olan servet ve zenginlik yayılamadığı için refah ve tüketim alanındaki adaletsizlik ve dengeler durumdan sağlıksız doğrultulara çekilmiştir.
3.Teknoloji ve sanayi
Teknoloji modern zihnin doğaya hakim olma çabasıdır. Teknik insanlığın başından beri varolan insani bir olgudur. İnsan teknik üreten ve kullanan bir varlıktır. Teknoloji bu sürecin bir türevi ve daha organizeli bir biçimidir. Örneğin terzinin dikiş dikmesi teknik bunun fabrikalarda binlerce dikilir hale gelmesi teknolojidir. Teknoloji son iki yüzyıldır sanayi üretimi ile hayatımıza girmiştir. Modernite teknolojiyi kullanarak bütün bir insanlığın zihniyet dünyasını değiştirmeye çalışmaktadır.
4.Kent ve Metropoller
Modern kültür kendini kentlerde üretir. Modern dönemlerde sanayileşme ile birlikte modern kentler fabrikalar etrafında kurulur hale gelmiştir. Modern metropoller bir çok sorunu da birlikte üretmişlerdir. Güvenlik bu sorunlardan biridir, terör saldırılarına açık olmak bir diğer sorundur. Basit bir su kesintisi bile modern kentleri yaşanılmaz kılmaya yetecektir.
5. Ulus Devlet
Ulus devlet hem bir toplum hem de bir devlet tipini ifade etmektedir. Batı toplumları dışında uluslaşma doğal yollarla olmamış dayatmalarla ve merkezi otoriter devletler eliyle gerçekleşmiştir. Ulus devlet modern tarza uygun olarak otoriter ve totaliter bir yapıdır. Oluştuğu hemen her yerde devlet kurulduktan sonra halkı geri dönüşlü olarak yeniden inşa etmeye kalkmış ekonomik, sosyal, eğitimsel, ailesel, tüm yönlerini yeni baştan inşa etmiştir.
6.Serbest Piyasa Ekonomisi, Demokrasi, İnsan Hakları
Doğası gereği piyasaya müdahele eden olmazsa serbest ticaret gerçekleşir, ama modern ekonomik ve siyasi yapı gücü ellerinde tutan şirketler adına piyasaya müdahele etmekte ve bunu gizlemektedir.
İnsan hakları da batı kültürünün önemli kurumsallaştırmalarından biridir. Modern devlete karşı bireyi korumak gibi görünen insan hakları esasen toplumun taleplerinden modern devletin karşılanmasını uygun bulduğu şeylerdir. Örneğin başörtüsü dini bir simge olarak görülüp insan hakları kavramı içinde değerlendirilmeyebilir.
Demokrasi günümüzde modernitenin en gözde ve gündemdeki kurumlarından biridir. Demokrasi kadim kültürlerin adalet ve hakkaniyet gibi aşkın evrensel değerlerinden değil, özgürlük ve eşitlik gibi içkin ve büyük çapta da ekonomik süreçlerle irtibatlı küresel bir modern değerdir. Halkın yönetime katılması anlamıyla diktatörlüklere göre daha imkanlı bir sistem olmakla birlikte doğru/hakikat çoğunluğun isteğine göre belirlenemez. Örneğin açık bir ahlaksızlık olan zina toplum istiyor diye suç olmaktan çıkarılamaz.
Seminer sorulan sorulara cevap verilmesi ve yapılan katkılarla son buldu.