İslami Hareketin Gelişim Seyri ve "Ekin Meseli"
Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen seminer programlarının bu haftaki konuğu Haksöz Dergisi yazarlarından Hamza Türkmen oldu.
"Muhammed, Allah'ın Rasulüdür. Ve O'nunla birlikte olanlar da kafirlere karşı çok çetin, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar Allah'tan bir fazl ve hoşnutluk isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise (şöyledir): Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları (dalları, gövdesi) üzerinde doğrulup boy atmış, (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek), onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmistir" (Fetih, 29)
Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen seminer programlarının bu haftaki konuğu Haksöz Dergisi yazarlarından Hamza Türkmen oldu. Türkmen ''Ekin Meseli ve İslami hareketin Gelişim Seyri'' başlıklı konuya Kur'an'ın bir hayat kitabı olduğu, her türlü zulme ve ifsada karşı müslümanların hakkın ve adaletin şahitliğini yapma çabası içinde olması gerektiğini vurgulayarak başladı. Ekin meselinde olduğu gibi nitelikli bir tohum olabilirsek Rabbimizin yardımı ile bunun bire yüz bereketlenebileceğini hatırlattı. Türkmen özetle konu hakkında şunları anlattı:
İçinde yaşadığımız Türk toplumu, kurucu lider olarak kabul edilen Mustafa Kemal'in "Ümmetten bir millet yarattık" özdeyişi istikametinde şekillendirilmiştir. Yaratılan "millet" ya da ulus, sosyal mücadelelerin sonunda gelinen bir durumu değil, Batılı paradigmaya ait bir modelin Osmanlı sonrası bir halkın veya halkların üzerine yukarıdan aşağıya zorla giydirilmesiyle oluşan yapay bir olguyu ifade etmektedir.
Türk resmi ideolojisini ifade eden eski kimlik "kötü" ve Müslümanlığa aitti; yeni kimlik "iyi", Batı'ya ait ve moderndi. Bu nedenle, Türkiye'deki İslam'la irtibatlı toplulukların tarihten devraldıkları ve en önemli ortak payda olarak sahip çıktıkları İslami aidiyetler gerçeği, Cumhuriyet kurulduğundan bu yana, iktidar elitleri vasıtasıyla örtülmeye, eritilmeye veya iç bütünlüğünden kopartılmaya çalışılmıştır. Kurucu Kemalist ideoloji, dindar halkın İslami aidiyetini yalnızca Türk ulus kimliğinin manevi motivasyonuna katkı sağlayacak bir imkan olarak görmüş ve değerlendirmiştir. Buna karşın, İslam'ın hayatı yönlendirme teklifini yok saymış ya da bu teklifinin gündemleşmesini yasaklamıştır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ülkedeki en önemli kimlik çatışması, Türk ulus kimliği ile İslami kimlik aidiyeti arasında yaşanmıştır. Daha sonra da tek dil, tek tarih anlayışı içinde ana dili Türkçe olmayan her etnik zümre ile de kimlik çatışması yaygınlaşmıştır. Türkiye'deki temel çatışma gerçekliği, ulus modeli dayatan toplum mühendisliğinden kaynaklanmaktadır. Müslümanlar 1945'e kadar sindirildiler, müslümanların binlerce önde geleni idam edildi veya sürüldü ve sonrasında da büyük ölçüde ulusal kimlikle entegrasyona zorlandılar. Kur'an eğitimi yasaklandı ve buna rağmen müslümanlar zor şartlarda 40.000'e yakın Kur'an hafızı yetiştirdiler. Karşıtına sığınarak varolmaya çalışan müslümanlar 1970'li yılların başında istisnasız sağcı, milliyetçi, devletçi ve mezhepci, Batıni anlayıştaydılar. Türkiye'deki tevhidi uyanış çabaları ve Kur'an'a yönelişler bu durumu aşma gayretleridir.
Cemaleddin Afgani, İslam ülkelerinin çoğunda 19. yy.'da Islah ve İhya çabalarının banisi olarak kabul edilir. Cemaleddin Afgani hakkında tahkik ehli birçok müellifin ve İslam âliminin katıldığı görüş şudur: Islah ve ihya çabalarının veya çağdaş bir ifadeyle öze dönüş ve yeniden inşa faaliyetlerinin 20. yüzyılda filizlenen gücü büyük ölçüde Afgani'ye ve mensubu olduğu Urvetu'l Vuska hareketine borçludur.
Afgani'nin Muhammed Abduh ile birlikte çıkartılmasında görev aldıkları Urvetu'l Vuska Cemiyeti'ne ait Urvetu'l Vuska dergisi, modern cahili sistemin bir aracı olarak tebliğ ve irtibat amacıyla çıkartılan İslami hareketlerin ilk örnek dergisidir. Bu dergi ile içtihadi bir çözümlemeye öncülük yapılmış ve bugünkü Müslümanları da ilgilendirecek bir şekilde kuşatıldığımız cahili sistem içinde sistemin bir aracının ilkeli olarak nasıl kullanılabileceği gösterilmiştir. İslam dünyası ile bu dergi sayesinde bir bağ kuruluyor. Mehmet Akif, Babanzade Ahmet, Eşref Edip Sıratı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerinde Urvetul Vuska yazılarına yer verdiler. Daha sonra Sebilürreşad dergisi Mustafa Kemal'in atadığı İstiklal Mahkemeleri tarafından kapatıldı.
Ayetullah M. Mutahhari, 20. Yüzyılda İslami Hareketler adıyla Türkçeye çevrilen kitabında Cemaleddin Afgani'nin sahip olduğu perspektifi veya ıslahat programını şu beş madde ile özetlemektedir: 1. İstibdata karşıdır. 2. Kur'an ve Sünnet'e dönüşü savunur. 3. İçtihad keyfiyetini ön plana çıkartır. 4. Din kültürünü bid'at ve hurafelerden arındırmaya çalışır. 5. Sömürgecilerle mücadeleyi önceler. Dikkat edilecek olursa bu program 20. yüzyıldaki Menar, Sebilürreşad, Tercüman-ı Kur'an dergilerinin; İhvan-ı Müslimin'in, Cemat-i İslami'nin, Cezayir Ulemâ'il-ihvani Müslimin'in, Hizbu't-Tahrir'in ve Şia'daki ûsuli çizginin de temel sistematiğidir. Islah çabaları içinde değerlendirebileceğimiz bu çevrelerin takip ettikleri program büyük ölçüde Afgani ve Urvetu'l Vuska çizgisinin devamı niteliğindedir. Öze dönüş ve yeniden inşa kaygısı taşıyan bu ekoller arasındaki temel benzerlik ve etkileşim yanında, bir de birikim, tecrübe ve özel şartlarla ilgili farklılıklardan kaynaklanan nüanslar ve tarz ayrılıkları söz konusu olabilmektedir.
21.yüzyıl da oluşan İslami hareketlerin hepsinin yukarıdaki beş madde temel programıdır diyen yazar, Ortadoğu intifadalarında en büyük pay bileşenlerin Müslüman yoğunluğu ve cami çıkışlı olmalarıydı dedi. Onların kökleri de Urvetul Vüska'dan, onun takipçisi Menar dergisi-ekolü ve İhvan örgütlenmesinden geliyordu.
Türkmen son bölümde İslam dünyasında ve Türkiye'deki islami çabaların bugünkü durumunu anlattı ve ortak sorumluluklarımızı hatırlatarak konuşmasını bitirdi. Sorulan soruların cevaplanması ile seminer son buldu.