''İslamcılık ve Milliyetçilik''
Akhisar Özgür-der Temsilciliğinde düzenlenen programda ''İslamcılık ve Milliyetçilik'' başlıklı konuyu Edremit'ten Adem Karakuş anlattı.
Milliyetçiliğin tanımını yaparak konuşmasına başlayan Karakuş Hz. Âdem'den Hz.Muhammed'e kadar ki insanlık tarihi boyunca milliyetçilik kavramının ne şekilde tezahür ettiği üzerinde durdu. Hz. Peygamberin Tevhid mücadelesi örneğinden yola çıkarak asabiyetçilik, kavmiyetçilik, ırkçılık gibi kavramlar üzerinde duran Karakuş konu hakkında özetle şunları anlattı:
Dinimizde ırkçılık yoktur, ırka, soya bağlı üstünlükler asla kabul edilemez. Kişinin soyunu, ırkını, ulusunu, milletini meydana getiren milliyet unsurlarını, İslâmiyet'in emir ve müsaade ettiği kadar ve şekilde sevmesi gerekir. Müslümanların hangi kavimden ulustan olursa olsun kardeş olmaları esastır. Birbirleri arasındaki üstünlük ancak takva yönünden kabul edilebilir. Dinimizde ırk, renk, dil ve ülke ayrımı yoktur. Allah indinde, Müslüman bir çingene, Müslüman olmayan bir Türk kralından çok üstündür. İslam insanların indi ayrımcılıklara tabi tutulmasını zulüm olarak görür.
Bu gün, birilerinin bize dayattığı bir tarih, kavmimiz olarak kabullendiğimiz veya birilerinin bize kabullendirdiği bir ırk ,birilerinin bize belirleyerek çizdiği sınırlar ,birilerinin bize dikte ettirdiği bir rejim, bölgesel ve ulusal bir milliyetçilik peşinde isek, bu, "Hak Yol" üzere olmadığımızın bariz ifadesidir!… Müslüman'ın tek aidiyeti; hangi etnik yapıdan gelirse gelsin, bütün kavimlerin potasında eriyerek aynı inançta bütünleştiği ve bunların kapsam alanı olan, bütün yeryüzü coğrafyasına; aynı inanç etrafında şekillenerek kaynaştığı İslam ümmetinedir. Müslüman Türkler, Müslüman araplar, müslüman Kürtler söylemi bile yıkıcı, bölücü bir hava estirmektedir. Müslümanların kurtuluşu bütün ulusçu faaliyetlere karşı uyanık olup islâm milletlerinin birliğini sağlamaktan geçmektedir.
Haçlı Seferleri modern versiyonlarıyla acımasızca devam ettirilirken müslümanların sen ben davasına düşmesi özelliklede ulusçuluk, milliyetçilik davasını öncelemeleri yaramızı daha da kanatmaktadır. İslamın reddettiği bu cahiliye hastalığı ne yazık ki kâfirlerin zalimlerin eline pek çok koz veriyor. Yaklaşık iki yüz yıldır bu yüzden kaybettiklerimize bakıp özümüze dönmedikçe İslama sıkıca sarılmadıkça ne bu sömürüler, zulümler, katliamlar bitecek ne de biz insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmet olabileceğiz.
Yakın tarihe kadar kabilecilik vardı, sanayi devriminden sonra modern manada milliyetçilik kavramı gündeme gelmiştir. 19. ve 20. yüzyıl "milliyetçilik" temelinde 'ulus devlet' çağı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu da başka etkenlerle birlikte milliyetçilik akımının yükselmesiyle bölünmüştür. Milliyetçilik,
İslamcılık akımını tanımlamak gerekirse; İslam'ın ana referans kaynaklarından hareketle yeni bir toplum, yeni bir siyaset ve devlet tasavvuru iddiasıyla dağılan İslam ümmetini yeniden birleştirmeyi gaye edinerek ortaya çıkmıştır denilebilir. İslam dünyasında İslam Birliği fikrini gündeme getirip sömürgeciliğe karşı Müslümanları hem Kur'ân ve Sünnet'le yeniden diriltme çabasıdır. Çağdaş putperestliğe karşı LA deme hareketidir.
İslamcılık başlangıçta emperyalizme, işgale, sömürü ve zulme karşı Müslümanların bir direnişi olarak ortaya çıkmış olsa da, daha sonraları özellikle -70'ten sonrası-siyasi ve ideolojik bir karakter almıştır. Diğer ideolojilerin aksine İslamcılık batıdan kotarılan bir yapı teşkil etmez. Bizim ürettiğimiz bir kavramdır. Ezanların susturulduğu Allah diyenlerin tard edildiği günlerden bugünlere geliş bu hareketin getirileri sayesinde olmuştur. 19.yüzyılın ortalarından itibaren ve 20. yüzyıl boyunca sömürü, işgal ve zulme karşı Müslümanların verdiği mücadele önemli ve değerlidir. Ama bu gayretleri dünyevi imkânlar ve ihtiraslar için ideoloji ve siyasete kurban etmemek lazımdır.
Her ne kadar İslamcılığı bir iktidar kavgasının farklı bir ideolojisi gibi görenler olsa da ümmetin birliği ve selameti için daha uygun bir yöntem önerilmiş değildir. Müslümanların bugün yapması gereken kapalı ve ideolojik örgütlenme görüntüsünden kurtulmak ve her kesim için evrensel değerleri dillendiren faaliyetlere ağırlık vermektir. Akif'in dediği gibi İslamdan alıp ilhamı -insan hakları, hukuk, eşitlik, din ve vicdan hürriyeti, Adalet, özgürlük gibi insanlığın dertlerine –çare olmaya çalışmaktır.
Yol göstericimiz, kılavuzumuz Her daim Kur'an ve Sünnet olmalıdır.