Akhisar'da "Tebliğde Usül" Semineri
Özgür-Der Akhisar Temsilciliğince bayanlara yönelik olarak düzenlenen seminer programlarının beşincisi Akhisar Özgür-Der'den Leyla Pekçetin'in sunumuyla gerçekleştirildi.
"Tebliğde usül ve üslup" konulu seminere tebliğin tanımıyla başlayan Leyla Pekçetin, konuyu özetle şu başlıklar altında inceledi:
"Tebliğin tanımı: Tebliğ, İslami bir terim olarak; Allah'ın emir ve yasaklarını, beyan ettiği bütün hakikatleri, O'nun istediği ve bildirdiği şekilde insanlara ulaştırıp duyurmaktır. Müslümanlar olarak temel vazifemiz; dinin yaşanması ve yaşatılması, hem kendi nefsimizde, hem de toplumsal bazda İslami esasların hakim kılınması çabası olmalıdır. Bu çabanın başlıca faaliyet alanını ise, tebliğ sorumluluğu oluşturur. Resullerin temel faaliyeti tebliğ idi. Aynı şekilde nebevi misyonun taşıyıcılar olması gereken mü'minlerin de temel faaliyeti tebliğ olmak durumundadır. Tebliğin iki ayrı boyutundan sözetmek mümkündür. Birincisi; 'Ferdi sorumluluk olarak tebliğ' ve ikincisi 'Toplumsal boyutuyla tebliğ'. Ferdi tebliğ, hayatta her an karşımıza çıkabilecek bir ameldir ve bu sebepten daha geniş ve plansızdır. Toplumsal tebliğ ise, daha planlı, programlı ve hedefleri önceden belirlenmiş bir çabaya tekabül eder ve bu çaba sistem içi araçların en iyi şekilde kullanılmasıyla amacına ulaşır. Tebliğ faaliyeti, bu yönüyle dernek, vakıf, sendika gibi örgütlenmelere; dergi, gazete,
Tebliğ Sorumluluğu Farz-ı Kifaye mi, Farz-ı Ayn mı?
Bütün peygamberlerin birinci derecedeki görevi, davet yani insanları Allah'ın yoluna çağırma olarak kabul edilir. Biz müslümanların vazifesi dine daveti her zaman ve şartta yerine getirmek suretiyle peygamberlerin görevini sürekli kılmaktır. Ümmet kıyamete kadar bu sorumluluğun altındadır. Değişen ve gelişen dünya şartları içinde tebliğ vazifesinin ihmali söz konusu olamaz. İslamı bütün çağlarda ve dünya coğrafyasının her köşesinde tebliğ etmenin şartları, usül ve üslubu, insanların içinde yaşadığı yeni durumlar karşısında değişse de, duraklaması, vazgeçilme si veya geçiştirilmesi düşünülemez.
İnsanları Neye Çağırmalıyız?
İslami davet; şüphesiz ki, kişilere, gruplara, cemaat,
Tebliğ Yaparken Davetçinin Temel İlkesini Belirleyen Bir Ayet:
'Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel tarzda mücadele et..' (Nahl - 125)
Resullahın insanlara neyi sunacağı ne kadar önemliyse, nasıl sunacağı da en az o kadar önemliydi. Zira tecrübeyle sabittir ki, doğrular sırf doğru oldukları için kabul edilmezler. Doğruların kabul edilmesi için aynı zamanda doğru tarzda sunulmaları gereklidir. Resulullah, risalet sürecinin ilk günlerinden itibaren İslam davetinin yöntemi konusunda titizlikle bilgilendirilip yetiştirilmiştir. Bu konudaki çok sayıda ayetten bazıları örnek olarak şunlardır:
-Müşriklerin sözlerine sabret ve onlardan güzel bir ayrılışla ayrıl. (Müzzemmil 10)
-Sen onlara aldırış etme, güzel bir bağışlama ile bağışla. (Hicr 85)
-Şimdi sen, onlardan yüz çevir ve 'size selam olsun' de. (Zuhruf 89)
-Kur'an'ı yalan sayanı bana bırak. Kendini üzme. (Kalem 44)
-Müminlere karşı alçakgönüllü ol.(Hicr 88)
Kur'an'da Tebliğ İlkeleri:
a)Muhataba Göre'lik ilkesi: Son derece tutarlı, akla uygun, inandırıcı, mantıklı ve sistemli bir şekilde davet metodu izleyen Allah resulü, davetinde başarılı olmuştur. Emin bir kişiliğe ve yüce bir ahlaka sahip olan Hz.Peygamber, samimi bir şekilde söylediklerini yaşayarak insanları hakka çağırmıştır. O, hitap ettiği insanları iyi tanıyordu ve onların durumlarına göre davranıyordu. Karşısındakine değer veriyor, konuşurken onların özelliklerini göz önünde bulunduruyordu. İnsanlara af, hoşgörü, yumuşak huyluluk, tatlı dil ile yaklaşıyor; onlara tepeden bakmıyor, kin ve intikam duygusu taşımıyor, zorbalığa başvurmuyor, şefkat ve merhametle davranıyordu. Kur'an'ı Kerim, onun bu tavrını şu şekilde ifade eder: 'Allah'ın bir bağışı sayesinde sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, çevrenden dağılıp giderlerdi.'(Al-i İmran-153)
b)Süreklilik ilkesi: Şüphe yok ki, bazı insanlar tebliği duyar duymaz, bazıları belirli bir düşünce ikna süreci sonunda, bazıları da uzun araştırmalar sonucunda kabul ederken, bazı insanlar da hiçbir olumlu eğilim göstermeksizin yaşar giderler. O halde tebliğci kendini harap etmeksizin, ümidini yitirmeden tebliğ etmeye, insanlara tekrar tekrar duyurmaya devam etmelidir.
c)Tedricilik ilkesi: Derece, aşama manalarına gelen tedric, bize tebliğ edilmek istenen konuları belirli bir sıraya ve programa göre, muhatabın hazır oluşuna göre hareket etmemiz gerektiğini öğretmektedir. Kur'an'da Hz.Peygambere 23 yılda inmiş, topluca nazil olmamıştır.
d)Menfaat ve karşılık gözetmeme ilkesi: Tarih boyunca gelen peygamberlerin en önemli ortak özellikleri, insanları tevhid akidesine davet etmeleri ve bunu yaparken hiçbir maddi menfaat beklememeleridir. Bu ortak özelliği Kur'an'ın bir çok ayetinde defalarca görebiliriz.
e)Düşünme-düşündürme ilkesi: Düşünme ve akıl yürütme, ibret almak yoluyla insanın olaylara bakışını, inancını, tutum ve davranışlarını etkileyecek hatta değiştirebilecek bir güce ve role sahiptir. Bundan dolayıdır ki Kur'an, daima insanı düşünmeye, incelemeye,
f)Zorlamama ilkesi: İlk önce tebliğe açık, anlatılacakları dinlemeye hazır olan insanlardan başlamak gerekir. Hiç kimseye zorla tebliğ yapılamaz. Tebliğ yapacak bir mümin, tebliğe hazır olan kişiyi bulmalıdır.
Kur'an'daki Tebliğ Metodları
a) Öncelik metodu: Yaşadığımız toplumun bütün fertleri ve kesimleri tebliğ için muhatap kitlemizi oluşturmaktadır. Ancak muhataplar arasında öncelik sıralamasına gitmek kaçınılmaz bir gerekliliktir. Davete öncelikle talep eden insanlardan, fıtraten bozulmamış, karakterini muhafaza eden, insani erdemlere önem veren, azgın ve mütekebbir olmayan insanlardan başlamak gerekir. Kur'ani davet metodu, yakınlardan başlamayı bize öğretir. Şuara suresi 214 te şöyle buyrulmaktadır: "Önce en yakın akrabanı uyar."
b) Ortak noktayı tesbit ve öne çıkarma metodu: Kur'an'ı Kerim'de ehli kitaba çağrıda bulunulurken "aramızdaki ortak kelimeye gelin" şeklindeki ifade, bize Kur'an'ın kazanıcı ve kuşatıcı üslubunu bir kez daha göstermektedir.
c)Kıssa metodu: Kıssalar, hacim itibariyle Kur'an'ın yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Bu da açıkça göstermektedir ki tebliğciler, çevrelerindekileri davet ederken kıssa metodunu çok sık kullanmalıdır.
Bu metodların dışında; tekrar metodu, benzetme-örneklendirme metodu, karşılaştırma metodu, muhatabın ilgisini ve dikkatini konuya çeken soru-cevap metodu gibi yöntemler ilahi tebliğde kullanılmaktadır.
Davetçinin Özellikleri
a)Mesajını net olarak sunması: Davetçinin mesajı açık, yalın ve net olmalıdır. Muhatapların neyle muhatap olduklarına dair kafalarında bir tereddüt kalmamalıdır. Resullerin sünnetinin de delalet ettiği şekliyle, açık, kafa karıştırmayan, bilakis berraklaştıran bir mesaj, müslümanların tebliğ faaliyetinin merkezine oturmalıdır.
b)Mesajını doğru üslupla sunması: Mesajın üslubunun güzel, kuşatıcı, sevdirici olması şarttır. Gerek siz sertlik ve hiddet içeren, kırıcı bir üslupla asla sonuç alınamaz. İbrahim peygamberin müşrik babasına 'ey babacığım', yine Nuh peygamberin münkir oğluna 'ey oğulcuğum' şeklindeki hitabları bizler için örnek teşkil etmelidir.
c)Söylem ve eylem arasındaki tutarlılık: Tebliğde belki de en önemli unsur budur. Bu aynı zamanda lisan-ı hal ile tebliğ anlamına da gelmektedir. Aslolan dile getirileni yaşamak, onun şahitliğini yapmaktır.
İslam'da Cihadın İlk ve Temel Amacı Tebliğdir
İslam, toprak fethini değil, insanların yüreğini fethetmeyi öncelemiş ve bu sayede inanılmayacak kadar kısa bir sürede dünyanın dört bir yanında kendisine yürekten bağlı gönüllüler bulmuştur."
Seminer programı dinleyenlerin yaptığı katkıların ardından sona erdi.