Akhisar'da "İnfak Kavramı" Semineri
Özgür-Der Akhisar Temsilciliği'nin bayanlara yönelik olarak hazırladığı "Kur'an'a göre kavramlar" üst başlıklı seminerler dizisinin yedincisi olan "İnfak kavramı", Akhisar Özgür-Der'den Leyla Pekçetin'in sunumuyla gerçekleştirildi.
Leyla Pekçetin, sunumunda özetle şunları anlattı:
"İnfak; tanım olarak sahip olunan imkanların, ona ihtiyacı olanlarla karşılıksız olarak paylaşılmasıdır. Allah'a itaat ve ibadet niyeti taşıyan, İslam'a ve müslümanlara yardım ve fayda sağlayan her harcama, Allah yolunda infak sayılmaktadır. İnfak, diğer bütün ibadetleri kapsar, hayatın bütününe yayılmış bir ibadettir. Yüce Rabbimiz, müslümanlar arasındaki gelir dengesini sağlamayı, yine müslümanlar üzerinden, onları imtihan ederek yapmayı murad etmiştir. Ve Allah yolunda harcama yapmayı, ahireti kazanmanın bir vesilesi yapmıştır.
Allah Teala, kendisi yolunda harcama yapmayı, yani infakı, inanan mü'minlerin özelliklerinden birisi olarak bize bildiriyor. Bakara Suresinin 3. ayetinde şöyle buyrulur: "O hidayete erenler ki, gayba inanırlar, namazlarında dikkatli ve devamlıdırlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar."
Burada bahsi geçen rızık, insan için gerekli olan gıda ve mal gibi maddi şeyleri ve bilgi ve erdem gibi manevi şeyleri ifade eder. Başkaları için harcamak, burada Allah'a karşı sorumluluğun bilincinde olmak ve namaz ile birlikte zikredilmiştir. Çünkü gerçek erdemlilik, ancak böylesi zor ve özverili davranışlar yoluyla tam semeresini verir. Kur'an'da Allah yolunda, O'nun rızasını kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan ayni ve nakdi yardımlar, infak olarak tanımlanmıştır. İnfak, kapsamlı ve kuşatıcı bir salih ameldir. Zekat, sadaka bunun kapsamına girdiği halde, sırf bunlarla sınırlı değildir. İnfak, bunları içine aldığı gibi, bunlardan ayrı, sürekli, her zaman ve zeminde ifa edilmesi gereken bir ibadettir. İnfak için ne bir miktar, ne de bir vakit konmuştur ki, bu da infakın iman mücadelesindeki öneminin anlaşılması için yeterli bir işarettir.
İnfakın Kabulü İçin İman Şarttır
İnfakın kabülü için iman şarttır. Allah yolunda harcamak, yani infak etmek sadece inananlar için bir kurtuluş vesilesidir ve inananlar bunun karşılığını göreceklerdir. İnanmayanlar ve fasıklar, iyilik ve hayır işlerinde bulunsalar bile, inkarlarından dolayı bu hayırları kabul edilmeyecektir. Bu konuda Tevbe Suresi 53-54. ayetler örnek olarak verilebilir: "Onların hayır için harcadıklarının kabulüne tek engel, Allah'a ve elçisine ısrarla nankörlük etmeleridir. Onlar namaza hep üşene üşene katılırlar ve her daim gönülsüzce hayır yaparlar."
Mal Kazanma ve Biriktirme Arzusu
Mal kazanma ve biriktirme arzusu, insanın fıtratında yer alır. Bu, fıtri bir duygudur, fakat bütün yaşamın kazanmak üzerine bina edilemeyeceği de açıktır. Müslümanlar olarak bizlerin sadece dünyalıklar için yaşayamayacağımız, bunların dünya hayatının geçici nimetleri olduğu ve bunlara teslim olmamamız gerektiği bir çok ayette hatırlatılmaktadır. Özellikle ilk nazil olan surelere bir göz attığımızda, öfkeyle mukabele edilen ve lanetlenen tavrın aşırı mal ve dünya sevgisi olduğunu görebiliriz. Mekke'deki hakim sınıf, Kabe'nin etrafında oligarşi oluşturmuş, Allah, Kabe ve din istismarı yaparak şehri sömürüyordu. Kabe'ye gelen hediyeleri iç ediyorlar, onunla kervanlar kuruyorlar, zenginliklerine zenginlik katıyorlardı. Muhtaç Mekkelilere faizle borç veriyor, borcunu ödeyemeyen erkekleri köleleştiriyor, kadınlarını ise açtıkları lüks genelevlerde çalıştırıyorlardı. Mekkeliler de büyüyünce bunların eline düşmesin diye daha doğar doğmaz kız çocuklarını toprağa gömüyorlardı.
Kur'an işe işte buradan başladı. Peygamberimiz yalın kılıç meydana atılarak bu kokuşmuş, iğrenç düzene meydan okudu. Bu ses Mekke'de büyük yankı uyandırdı. Kabilesizler, korumasızlar, kimsesizler, köleler, kadınlar, zayıflar, düşmüşler, özellikle ezilenler bu sesin etrafında hızla toplanmaya başladı.
Bir taraftan da Müddessir Suresinde Resulullaha şöyle deniyordu: "Pisliğe bulaşma! Servet yığma hayallerine kapılma! Daima Rabbinle birlikte ol ve güçlüklere göğüs ger.."
Şeytan İnsanı Fakirlikle Korkutup Cimriliğe Sevkeder
Şeytan, insanı fakirlikle korkutup cimriliğe sevkeder. Hali vakti yerinde olanları bir daha dönüşü mümkün olmayan geçici dünya hayatını zevk ve sefa içinde geçirmeye teşvik eder.
Sahip oldukları imkanların yok olacağı korkusuyla insanları daha fazla kazanmaya, daha fazla biriktirmeye çağırır. Kazanılan maldan ihtiyaç sahiplerine vermenin fakirliğe yol açacağını telkin ederek cimriliği özendirir. Böylece insanları kulluktan uzaklaştırmaya çalışır.
"Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder. Allah ise, size katından bir bağış ve daha fazlasını vadeder. Allah her şeyi kuşatan ve her şeyi bilendir." (Bakara 268)ayeti örnek olarak verilebilir. Ayrıca Kalem Suresinde yer alan ve ilk nazil olan kıssa olma özelliğini taşıyan "Bahçe sahipleri" kıssası bu konuda çarpıcı bir örnek olabilir.
Rızkı Bol Verilenlerin Mallarında Yoksulların Hakları Vardır
Rızkı bol verilenlerin mallarında yoksulların hakları vardır. Rızkı bol verilenler, aslında başkalarının kendisine emanet edilmiş rızıklarını yönetiyor. Kendilerine fazladan verilmiş kazancın gerçek sahibi onlar değillerdir. O mallar hak sahiplerine iletilmek için onlara emanet verilmiştir. Acaba emanet yerine teslim edilecek mi, yoksa üzerine mi oturulacak?
Gerçekten zor bir sınav. Rabbimiz rızkı bol verilen insanlarda, rızkı az verilen insanların haklarının bulunduğunu Kur'an'da Zariyat Suresinde açıkça şu şekilde beyan ediyor: "Onların servetlerinde isteyebilen ve isteyemeyen muhtaçların da bir payı vardır."
Rabbimiz zenginlerin mallarından vermelerini onların bir iyiliği, lütfu olarak değil, zorunlu görevleri olarak şart koşuyor. Böylelikle, mal ve servetin zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet haline gelmesi engellenmiş oluyor. Dolayısıyla insanlar arasında sosyal uçurumlar ve sınıfsal farklılıkların oluşması engelleniyor. Modern sistemlerde kapitalizme göre servet şahsındır, komünizmde ise kamuya aittir. Oysa İslam'da servet, mülk Allah'ındır. İnsan sadece bir emanetçidir.
İnfak etmeye kimlerden başlamalıyız? İnfak etmede herhangi bir sıralama var mı, Öncelikli durumlar var mı? gibi sorular akla gelebilir. Bu sorulara cevabı Bakara S.215.ayeti cevap veriyor: "Sana kime, neyi infak edeceklerini soruyorlar. Cevap ver: Hayır olarak yapacağınız harcama; öncelikle anne babanıza, akrabalarınıza, yetimlere, yoksullara, yoldakileredir. Her ne iyilik yaparsanız yapın, Allah onu mutlaka bilir."
Zekat farz kılınmadan önce, kazanç sahipleri, Bakara 219.ayete göre, her günkü kazançlarından kendilerine yetecek kadarını alır, gerisini tasadduk ederlerdi. Başlangıçta infak, ihtiyaçtan arta kalanı vermek olarak teşri kılınmıştı. Medine toplumu güçlendikçe bu yükümlülük sınırlandırılmış, zekat miktarı Hz. Peygamber tarafından zaman zaman yeniden düzenlenmişti.
Allah Teala infak ederken verilecek malların iyisinden seçilmesini emrediyor. Burada açıklamaya gerek bırakmayan Bakara Suresi 267.ayetini paylaşmak istiyorum: "Siz ey iman edenler! Kazancınızın temiz ve helal olanından ve sizin için topraktan bitirdiğimiz ürünlerden, karşılıksız olarak harcayın; fakat size verildiğinde gözü kapalı olmadıkça el uzatmayacağınız, bayağı ve haram olanı vermeye kalkmayın! Zira iyi bilin ki Allah kendine yeterlidir, her zaman övgüye layık olandır."
İnfakta Başa Kakma Hali
İnfak ibadetinin edasının önemli noktalarından birisi de ihlastır ve başa kakmamaktır. Bazen öyle iyilik edenler olur ki, yaptığı iyiliği başa kakarak, insanı 'keşke bu iyiliği yapmasaydı' dedirtecek noktaya götürür. Sonunda başa kakılan ve gönül inciten bir yardım, Allah adına değil, gösteriş adına yapılan bir yardımdır. Yine Bakara Suresi 262 ve 263. ayetler bu durumu mükemmel bir biçimde izah eder.
Nasıl İnfak Edelim?
Allah Teala infakın hayatın her alanında yani bollukta ve darlıkta, gece ve gündüz, malın en iyisini ve en güzelini, sevdiğimiz şeylerden olmasını ve gizli ya da açık olarak yapılmasını söylüyor. Gizli olmasını; nefsin ileri gidip, kabarıp şımarmaması, gösteriş olmaması, başa kakıp rencide etmeden, fakirleri incitmemesi için isterken; açık olmasını da müminlere bir örnek, bir teşvik olması, hayırda yarışılması, İslam toplumunu güçlendirip kalkındırmak, İslami otoriteyi desteklemek için defalarca ve ısrarla vurguluyor. "Gece ve gündüz, gizli ve açık, servetlerini infak edenler var ya, işte onların karşılığı Rableri katındadır. Onlar, geleceğe dair kaygı, geçmişe dair hüzün duymayacaklar" (Bakara 274)
İnfak İyilerden Olmanın Şartlarındandır
Bakara Suresinin ilk ayetlerinde inananların ve takva sahiplerinin vasıfları sayılırken, "Allah yolunda harcayanlar", gayba inanan ve namaz kılanlardan sonra üçüncü sırada zikredilir.
Allah yolunda yapılan harcamanın, malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "birr" derece ine ulaştırır. Ayette şöyle buyrulur: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcayıncaya kadar iyiliğin en güzeline, fazilet ve erdeme ulaşmış olmazsınız. "(Al-i İmran 92)
Allah'ın Dini İçin İnfak
İnfak sadece ihtiyaç sahiplerine vermek gibi dar bir anlama sahip değildir. Allah'ın ve inananların düşmanlarına karşı mücadele etmek için hazırlık yapmak ve bu uğurda Allah'ın rızasını kazanmak için mallarından harcamak da infaktır. Bu konuda Enfal suresi 60.ayet açıklayıcı olacaktır. Şehid Seyyid Kutub Allah yolunda infakın, Allah'ın müslümanlara farz kıldığı cihadın bir çeşidi olduğunu söylemiştir.
Allah tarafından emredilen, Resulü tarafından bizzat örnekliği gösterilen ve onun döneminde ve daha sonraki dönemlerde bizzat kurumlar tarafından takip edilen, kayıt altına alınan bu mali yükümlülük, maalesef modern hayatta bireylerin inisiyatiflerine terkedilmiş, ikincil bir mesele haline getirilerek, işlevsizleştirilmiştir. Oysa Allah yolunda yapılan harcamalar hem dünyada, hem de ahirette karşılıksız kalmayacaktır.
Yüce Rabbimiz, her salih amelde olduğu gibi, infak konusunda da üstlenmemiz gereken sorumluluklara sahip çıkmayı, gece ve gündüz, gizli ve açık infak ederek, geçmiş ve gelecek kaygısı duymayan, korkmayacak ve üzülmeyecek olan kullarından olmayı nasip eylesin."
Seminer programı, dinleyenlerin yaptığı katkıların ardından sona erdi.