Akhisar'da "Hz. Şuayp Kıssası" Konuşuldu

Akhisar'da "Hz. Şuayp Kıssası" Konuşuldu

Akhisar Özgür-Der temsilciliğinde düzenlenen seminer programlarının bu haftaki konuşmacısı Haksöz dergisi yazarlarından Hamza Türkmen'di.

Hamza Türkmen Hz. Şuayb ve Medyen Kavmi konusunda özetle şunları anlattı:

''Medyen ve Eyke, dağlık ve ormanlık olan iki ülke idi. Medyen toprakları, Hicaz'ın kuzey batısın da, oradan Kızıldeniz'in doğu sahiline, güney Filistin'e, Akabe Körfezi'ne ve Sina Yarımadası'nın bir bölümüne kadar uzanan bölgelerde yer alır. Kur'an'ın Medyen halkı hakkında anlattıklarının önemini kavramak için, bu insanların, Hz. İbrahim'in üçüncü hanımı Katurah'tan olma oğlu Midyan'ın soyundan geldikleri iddialarına dikkat edilmelidir. Doğrudan doğruya onun neslinden gelmemiş oldukları halde, tümü onun soyundan olduklarını iddia etmişlerdir. Çünkü eski bir geleneğe göre, büyük bir zata bağlı olan herkes, daha sonra yavaş yavaş onun torunları arasında sayılmaya başlanırdı. Nitekim Hz. İsmail'in (a.s) soyundan gelmemesine rağmen bütün Araplara "İsmailoğulları" denmiştir. Hz. Yakub (a.s)'in soyu (israiloğulları) için de durum aynıdır. Ayni şekilde, Hz. İbrahim (a.s)'in çocuklarından biri olan Midyan'ın etkisi altına giren tüm bölge halkına Bena Medyen (Medyenogullari) ve onların oturduğu yerlere de, Medyen bölgesi dendi.

"Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka ilahınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin, düzeltildikten sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inanan (insan)lar iseniz böylesi sizin için daha iyidir!... Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek insanları Allah yolundan çevirmeğe ve O (Allah yolu)nu eğriltmeye çalışmayın. Düşünün siz az idiniz, O sizi çoğalttı ve bakın bozguncuların sonu nasıl oldu!... Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilene inanmış, bir kısmı da inanmamış ise, Allah aramızda hükmedinceye kadar sabredin. O, hükmedenlerin en iyisidir" (A'raf, /85,86,87)

Görülüyor ki Şuayb (a.s) onları Allah'a kulluk etmeye, ticarette hile yapmamaya, her türlü bozgunculuktan uzak durmaya ve bu yolda sabırla hareket etmeye davet ediyordu. Fakat Medyen halkı Şuayb (a.s)'in nasihatlerini dinlemediler ve kötü hareketlerinde daha ileri gittiler. Mekke'deki müşriklerinde benzer ticari haksızlıklar yaptıklarını bu haksızlıklara karşı çıkmak için Hz. Muhammed'in katıldığı hılf-ul fu'dul adlı girişimden biliyoruz.

"Ey Şuayb. Babalarımızın taptığını bırakmamızı emreden veya mallarımızı istediğimiz gibi kullanmamızı men'eden senin salatın mıdır?" (Hud /87) Bu ayette ifade edildiği gibi Şuayb'ın salatı/namazı gayb alanından, itikada, sosyal, siyasi, kültürel toplumundaki her türlü zulme ve fesada karşı bir ameldi. Bu alanlar birbirinden kopuk değil birbirlerini tamamlayan işlerdir.

Şuayb (a.s) onların bu taşkınlıklarına karsı nasihat ediyor ve onları büyük bir azap ile kokutuyordu: (Şuayb onlara dedi ki): Ey kavmim, size göre kabilem Allah'tan daha mı üstün ki, O'nu arkanıza atıp unuttunuz? şüphesiz Rabbim, yaptıklarınızı kuşatıcıdır. (Ondan bir şey gizli kalmaz.)

Ey kavmim, olduğunuz yerde (yaptığınızı) yapın, ben de yapıyorum. Yakında kime azabın gelip kendisini rezil edeceğini ve kimin yalancı olduğunu bileceksiniz. Gözetin, ben de sizinle beraber gözetmekteyim."(Hud, /92-93)

Tüm rasuller gibi Şuayb (a) Allah'a güvenmiş başına her ne gelirse gelsin doğru bildiği gerçekleri kavmine hatırlatmaktan vazgeçmemiş ve bu yolda başına gelenlere sabretmiştir. Her türlü mücadelede, tebliğ ve nasihate rağmen, Allah'ın emirlerini dinlemeyen, zulüm, taşkınlık ve kötülükte ısrar eden Medyen halkı, azabı hak etmişti: Derken o (müthiş) sarsıntı onları yakalayıverdi, yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki yurtlarında hiç oturmamış gibi oldular. Şuayb'ı yalanlayanlar... iste ziyana uğrayanlar, onlar oldular" (A'raf, /91-92)

Şuayb (a.s) Medyenlilerle beraber, Eyke halkına da peygamber olarak gönderilmişti.

"Dediler ki: Ey Şuayb, senin söylediklerinden çoğunu anlamıyoruz, biz seni içimizde zayıf görüyoruz. Kabilen olmasaydı, seni mutlaka taslarla(öldürür)dük! Senin bize karşı hiç bir üstünlüğün yoktur!" (Hud /91)

Eyke halkı da gönderilen elçileri yalanladı. Şuayb, onlara demişti ki: (Allah'ın azabından) korunmaz misiniz? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. insanların haklarını kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın, Sizi ve önceki nesilleri yaratan(Allah)tan korkun"( şuara /176,177,178,179,180,181,182,183,184).

Eykeliler, Şuayb (a.s)'in telkinlerine karşı ters hareket ettiler. Söz dinlemeyip isyanda bulundular. Hatta, Şuayb (a.s)'a hakaret ettiler. Onların bu isyanı, Kuran'da söyle dile getirilir: "Dediler: Sen iyice büyülenmişlerdensin. Sen de bizim gibi bir insansın, biz seni mutlaka yalancılardan sanıyoruz" (şuarâ, 26/185, 186)

Eykeliler bununla bile yetinmediler. Azab isteyecek kadar, ileri gittiler: "Eğer doğrulardansan, o halde üzerimize gökten parçalar düşür" (şuarâ, /187) diyerek Şuayb (a.s)'a meydan okudular. Şuayb (a.s) onlara söyle cevap verdi: "Rabbim, yaptığınızı daha iyi bilir" (şuara, /188). Yüce Allah da, onlara verilen azabı, söyle haber veriyor: "O'nu yalanladılar. Nihâyet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi. Muhakkak ki, bunda bir ibret vardır. Ama yine çokları inanmazlar" (şuarâ, /189,190).

Ayette söz konusu olan "gölge gününün azabı" hakkında, müfessirler söyle bir açıklamada bulunuyorlar: Eykeliler azap isteyince, Güneş yedi gün müthiş bir sıcaklık yaydı. O sırada gökyüzünde bir bulut belirdi ve serin bir rüzgar esti. Eyke'liler bulutun gölgesinde toplandılar. Birden o buluttan bir ateş indi ve Eyke halkı yeryüzünden silindi.

Medyen ve Eyke halkı Hz. Şuayb'ı dinlemediler ve bunun neticesinde, yukarıda sunulan âyetlerde ifâde edildiği gibi helâk oldular. Allah'ı dinlememenin, peygambere uymamanın ve yanlış yollara sapmanın cezasını buldular. Şuayb (a.s), kendisine uyanlarla birlikte Mekke'ye gidip yerleşti.''

Sorulan sorulara verilen cevaplarda Türkmen tüm Rasuller gibi bugün biz müslümanlarında gücümüz nisbetinde vahyin şahitliğini yapma çabası içinde olmamız gerektiğini belirtti.Bunun için bulunduğumuz yerlerde İslami Şahsiyet haline gelmiş müslümanların birilkte iş yapabilme olgunluğuna gelmelerinin ,kendi aralarındaki işleri istişare ile yapıp Kur'an nüveleri oluşturmalarının önemi üzerinde durdu.Bu Kur'an nüvelerinin birbirleriyle irtibat içinde olmasıyla içinde bulunduğumuz toplumun gereğince vahiyle uyarılması görevini ve günümüz sorunlarına Kitabımızdan doğru ilmihal bilgisini birlikte istişare ile üretebileceğimizi belirterek konuşmasını bitirdi.  

 

Önceki ve Sonraki Haberler